Yılmaz: Milli gelirin 1 trilyon doların üzerinde olduğunu görüyoruz
Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz bir dizi incelemede bulunmak üzere Rize’ye geldi. Yılmaz, ilk olarak Rize Valiliği’ni ziyaret etti. Yılmaz, Rize Belediyesi’ni, oradan da AK Parti Rize İl Müdürlüğü’nü ziyaret etti. Daha sonra Başkan Yardımcısı Yılmaz, Rize Ticaret Borsası’nda ‘Rize İş Dünyası Toplantısı’ toplantısına katıldı. Toplantı öncesinde konuşan Başkan Yardımcısı Yılmaz, Orta Vadeli Program hakkında basına bilgi verdi.
Orta Vadeli Programın kamu ve sivil toplum kuruluşlarıyla ortak akılla hazırlanmasının çok değerli olduğunu kaydeden Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Buna yürekten inanıyoruz. İstişare ve sağduyu, doğru politikaların belirlenmesinde çok etkili olduğu kadar politikaların benimsenmesi ve uygulanması açısından da çok değerlidir. Dolayısıyla bugün orta vadeli programın ardından ilk kez iş dünyasıyla bir araya geldik. Uzun süredir üzerinde çalıştığımız orta vadeli programı geçtiğimiz Çarşamba günü tamamlayarak duyurduk. Sayın Cumhurbaşkanımız bu programa bizzat katıldı. Dünyanın en iyi programını hazırlasanız bile arkasında iyi bir siyasi irade yoksa bunun hiçbir anlamı olmaz. Çünkü plan ve programlar uygulanmadığı sürece hayatımızda hiçbir değişiklik yaratmaz. Bu programın en değerli yanı Sayın Cumhurbaşkanımızın bizzat katılarak desteğini en güçlü şekilde ifade etmesidir. Kamuoyunun ve sivil toplumun sağduyuyla hazırlanmasının da değerli olduğuna inanıyorum. Bu süreçte bizzat iş dünyasının çeşitli kesimlerinden, işçi kesiminden, sendikalardan, finans kesiminden, tarım kesiminden arkadaşlarla yaptığım toplantılarda bir araya geldim. Toplantılarım oldu. İlgili bakanlarımız yine birçok istişare toplantısı gerçekleştirdi. Bütün bunların sonuçlarını bu plana yansıttık. Bu konuyla ilgili bazı temel konulara değinerek başlamak istiyorum” dedi.
“Depremin yaralarını saracağız”
Orta vadeli planda 4 ana hedef bulunduğunun altını çizen Yılmaz, “Birincisi şubat ayında yaşadığımız, dünya tarihinde eşine az rastlanan ve en büyük felaket olarak nitelendirilebilecek depremin yaralarını sarmak. tarihimizde. Bir daha benzer felaketlerle karşılaşmamak için risklerimizi azaltmak. Bu planın birinci önceliği bu, çok büyük bir yük, gerçekten büyük bir yıkım ama bu harcamaları bu yıl ve gelecek yıl da yapacağız inşallah. Bundan sonraki yıllar giderek azalıyor. Ve bu depremin yaralarını saracağız. Bu dönemde depremle ilgili yaklaşık 3 trilyon lira harcayacağız, bunun bu yıl 762 milyar lirası merkezi yönetim bütçesinden gelecek, gelecek yıl yine sadece merkezi yönetim bütçesinden 1 trilyonun üzerinde harcama yapacağız. Önümüzdeki 2 yıl içerisinde giderlerimizi tamamlayacağız. Bu da çok güçlü bir dayanışmayı gerektiriyor. Devlet milli dayanışmayı gerektirir. Ancak bunu başardığımızda ülkemizi geleceğe çok daha güvenli bir şekilde hazırlamış olacağız” dedi.
Öncelikli amaçlarının depremin yaralarını sarmak olduğunu, depreme yönelik yapılan hiçbir harcamanın israf olmadığını hatırlatan Yılmaz, “Deprem için yaptığımız harcamalar, depremin zararlarını telafi etmek için yaptığımız harcamalar, hem yeni konutlara hem de altyapıya yaptığımız yatırımlar aynı zamanda ülkemizin geleceğine yaptığımız yatırımlardır.Yani ülkemizin geleceğine yaptığımız yatırımlardır.Geleceğe çok daha güçlü bir yapıyla yürüyeceğiz. , Boş harcamalar değil. İlk hedefimiz bu. Üstelik bu bölgede sel, heyelan gibi afet sorunu da var. Riskleri azaltacak yatırımlar yapmak. Programımızın en önemli amaçlarından biri de bu. Bir bölgede deprem oluyor. Bir başkasında sel meydana gelir, diğerinde ise farklı türden bir afet meydana gelebilir. Ancak bu süreçleri çok daha etkin yönetebilmemiz için riskleri önceden tespit edip kriz yönetiminde risk yönetimine geçmemiz gerekiyor” dedi.
“İkinci temel hedefimiz ise 2026 yılında orta vadeli dediğimiz orta vadede makroekonomik istikrarı sağlamak ve hane halkı enflasyonunu tek haneye indirmektir.”
Gelecek yıldan itibaren enflasyonu tek haneye düşürmeyi hedeflediklerini kaydeden Yılmaz, “İkinci temel hedefimiz ise orta vadeli dediğimiz orta vadede makroekonomik istikrarı sağlamak ve konut enflasyonunu tek haneye indirmek. Son dönemlerde uluslararası konjonktürden dolayı hem döviz kurundaki hareketlilik hem de reel fiyat gelişmelerinden ve gelir ölçülerimiz nedeniyle birçok etken var.Bu yıl enflasyonda süreksiz bir artış var ama Bu geçiş dönemine özel bir artış. Kalıcı bir artış olmayacağını öngörüyoruz. Önümüzdeki yıldan itibaren enflasyon kademeli olarak düşecek ve 2026’da yüzde 8’e ulaşacak. “5 gibi tek haneli rakamlara döneceğimizi düşünüyoruz.” Tahminlerde bulunuyoruz. Ve elbette bunun arkasında politikalarımız var” dedi.
Tüketim odaklı büyümeden üretim ve yatırım odaklı büyümeye gerçek bir dönüşüm yaşanacağını sözlerine ekleyen Yılmaz, “Üçüncü olarak bunu yaparken depremin yaralarını sararken, enflasyonla mücadele ederken, hiçbir alanda büyümeyi ihmal etmeyeceğiz. yol. Sayın Cumhurbaşkanımızın her zaman vurguladığı istihdam, üretim ve ihracat perspektifi içerisinde büyümeyi ve istihdamı sürdüreceğiz. Ancak bu dönemde büyümenin kompozisyonunda önemli bir değişiklik yaşanacak. Tüketim odaklı büyümeden, yatırım, üretim ve ihracat odaklı büyümeye tam bir dönüşüm yaşayacağız. Yani enflasyonu olumsuz etkileyecek bir büyüme öngörmüyoruz, tam tersine arzı artırarak, konut ihracatı yoluyla döviz kazandırarak enflasyonla mücadelemize katkı sağlayan bir bileşime sahip bir büyüme öngörüyoruz. Bunları neden yapıyoruz? Halkımızın geleceğe daha güvenle bakabilmesi için bunu toplumsal refah adına yapıyoruz. Dolayısıyla sosyal adalet ve sosyal refah yine bu programın en temel unsurlarından biridir. Tüm tedbirlerimizi alırken, düşük gelirli kesimlere ve daha çok mağdur olan kesimlere öncelik vererek onların refahını nasıl arttırabiliriz perspektifiyle tüm bu çalışmaları yürüteceğiz. Bu 4 ana hedef felaketten yaralananların iyileşmesi ve enflasyonun tek haneli rakamlara çekilmesi. Büyüme istihdamı sürdürmektir. Ve sosyal adaleti ve refahı geliştirmek. Bu 4 hedefe 3 temel hırsla ulaşacağız. Bu gollere giden 3 golümüz olacak. Birincisi mali disiplin; Deprem giderleri hariç, çünkü bunlar bizim yapmak zorunda olduğumuz harcamalar. Yapısal bir bozulmaya yol açmadan bütçemizi aşmadan yolumuza devam edeceğiz. Bu yıl ve gelecek yıl deprem giderleri ağır olduğundan bütçe açığımızın da yüksek olması, milli gelire oranla yüzde 6,5 civarına ulaşması kaçınılmaz. Ancak önümüzdeki yıllarda düşüş eğilimine girecek. “Ve Türkiye 2026’da yüzde 3’ün altında bütçe açığıyla yoluna devam edecek” dedi.
“Kamuda mali disiplini sürdüreceğiz”
Tasarrufun kaynakları daha verimli kullanmakla sağlanacağına dikkat çeken Yılmaz, “Kamu kaynaklarımızı çok daha etkin, verimli ve önceliklere daha fazla dikkat ederek kullanacağız. Tasarruflar son derece değerlidir. Geçmişte Kalkınma Bakanı olan bir arkadaşınız olarak şunu ifade etmek isterim: Tasarruf, kaynakları kullanmamak anlamına gelmez. Kaynakları gerçek önceliklere ve alanlara yoğunlaştırmak ve verimli kullanmak anlamına gelir. Bu anlayışa sahip olacağız. Kamuda mali disiplini hem gelir politikalarımızda hem de harcama politikalarımızda sürdüreceğiz. Gelir politikalarımızı uygularken de belirttiğim gibi gelir düzeyine göre katkı payını mutlaka dikkate alacağız. İkinci temel aracımız para politikalarıdır. Bu dönemin koşullarına uygun olarak para politikalarımızda bazı güncellemeler yapıyoruz. Merkez Bankamız, enflasyonla mücadele ve fiyat istikrarını sağlama hedefi doğrultusunda misyonunu yerine getirmek zorundadır. Bilgilere ve gelişmelere bakarak kendi değerlendirmelerini yapacak. Elbette merkez bankamız, hükümetimizin makro çerçevede belirlediği hedeflere bağlı kalmak koşuluyla, araç bağımsızlığı çerçevesinde üzerine düşeni yapıyor. Para politikası ve maliye politikaları çok önemli ama yeterli değil. Üçüncü unsur olarak yapısal reformları ekledik. Artık bu konularda ayrıntıya girmek istemiyorum. Bunlardan bir kısmını kanunun gerektirdiği şekilde parlamentomuzun takdirine sunacağız. Bir kısmı idari olarak belirleneceği için bakanlıklarımız bu çalışmaları yürütecek. “Eninde sonunda bir dönüşümü başaracağız” dedi.
“Tahminlerimizde bu yıl 1 trilyon doların üzerinde milli gelir görüyoruz.”
Türkiye’nin dünyaya göre 2 puan daha fazla büyüdüğüne dikkat çeken Yılmaz, “2023 yılı için yaptığımız tahminlerde bu yıl 1 trilyon doların üzerinde milli gelir görüyoruz. Bunu artık prestijiyle başardık. 12 aylık geriye dönük hesaplama yaptığımızda Türkiye ilk kez 1 trilyon doları aştı. Bu yılın sonunda 1 trilyon 60 küsur haneli rakama ulaşacak. Bu rakamlarla milyar dolar bakımından dünyanın en büyük 17. ülkesiyiz. Alım gücü açısından 11. ülke konumundayız. Son 20 yılın yıllık ortalamalarıyla karşılaştırıldığında Türkiye yüzde 5,5, dünya ise yüzde 3,6 büyüdü. Türkiye dünya ortalamasının 2 puan üzerinde büyüdü. Bu büyük bir başarı. Önümüzdeki dönemde dünyada ve bizde aşağı yönlü bir ivme var. Dünya büyümesi yüzde 3 civarında ve ticaret ne yazık ki daha da daralıyor. Türkiye’de depremin etkilerine rağmen bu dönemde ortalama yüzde 4,5 oranında bir büyümenin gerçekleşmesini bekliyoruz. Sonuç olarak 2026 yılında 1,3 trilyonu aşan bir milli gelire sahip olacağımızı tahmin ediyoruz. Bu durumda o gün kişi başına böldüğümüzde kişi başına 14 bin 855 dolar gelir hedefliyoruz. Bu bizi yüksek gelirli ülkeler ligine sokuyor. Dünya Bankası’nın yaptığı bir hesaplama var. Tüm ülkeleri sınıflandırır. Düşük gelirli ülkeler, alt orta gelirli ülkeler, üst orta gelirli ülkeler, yüksek gelirli ülkeler. Orada eşik fiyat 13 bin 845 dolar. Yani bir ülke kişi başına düşen gelirini 13 bin 835 doların üzerine çıkardığında Dünya Bankası kriterlerine göre yüksek gelirli ülkeler ligine giriyor. “Umarım Türkiye bu plan döneminde bunu başaracaktır” dedi.
“Umarım bu dönemin sonunda enflasyonu tekrar tek haneli rakamlarda görürüz.”
14 Mayıs’ta yapılan genel seçimlerle siyasi belirsizliğin yanı sıra teknik belirsizliklerin de ortadan kalkmasıyla artışın öngörülebilir olacağını belirten Yılmaz, konuşmasına şöyle devam etti: “Yıllık 900 bin ilave istihdam, dönem içinde ise 2,7 milyon istihdam öngörüyoruz. Ancak iş gücüne katılımın yüksek olmasını öngördüğümüz için işsizlikte çok büyük bir düşüş olmayacak. Bu dönemin sonunda enflasyonun tekrar tek haneli rakamlarda kalacağını umuyoruz. Geçmişte bunu başardık, yine başaracağız. İhracatta ve turizmde önemli rakamlar göreceğiz. 2026 yılında ihracatımızın 300 milyar doları, turizm gelirlerimizin ise 70 milyar doları aşmasını bekliyoruz. Bu yıl yüzde 4 civarında olmasını beklediğimiz cari açığımızın önümüzdeki dönemde kademeli olarak azalarak yüzde 2 civarına gelmesini bekliyoruz. İnşallah önümüzdeki yıllarda Türkiye cari fazla verecek. Yapısal reformlarımız sonuç verdikçe, özellikle güç alanında bu dönüşümler meyvelerini verdikçe Türkiye’nin farklı bir yapısal dönüşümü gerçekleştireceğine inanıyoruz. Dünyanın bu zor döneminde en büyük şansımız siyasi güven ve istikrardır. Geçtiğimiz Mayıs ayında yapılan seçimlerle vatandaşlarımız siyasi belirsizlikleri ortadan kaldırdı. Belirsizlik ekonominin düşmanıdır. Belirsizliğin olduğu yerde yatırım olmaz, belirsizliğin beklendiği yerde ekonomi gelişmez. Mayıs ayında siyasi belirsizlik ortadan kalktı ve bu çalışmalarımızla teknik olarak belirsizlikleri ortadan kaldırıp öngörülebilirliği artırıyoruz, bunun meyvelerini ve sonuçlarını da inşallah önümüzdeki dönemde hep birlikte göreceğiz. Artık dış dünyadan daha fazla kaynak akışının olacağı bir döneme doğru gidiyoruz. Rezervlerimizde zaten belli bir birikim sağlandı. İnşallah önümüzdeki dönemde de bu artarak devam edecek. Türkiye istikrarlı bir ülke, güçlü bir ülke, genç nüfusu, girişimcileri, eşsiz coğrafyası, büyük potansiyeli olan, tarım, sanayi, turizm ve diğer hizmet dallarında geniş fırsatlara sahip bir ülke. Şirketimiz, sivil toplum, akademi ve tüm toplumsal kesimlerin katkılarıyla bu potansiyelleri daha güçlü bir şekilde harekete geçireceğiz. Türk yüzyılı dediğimiz Cumhuriyetimizin 2. yüzyılını güçlü bir şekilde inşa edeceğiz. “Bu orta vadeli program Türkiye yüzyılının ilk orta vadeli programıdır” dedi.